İlk gün, Atatürk havalimanından Londra Heathrow'a indim biraz bakındım biraz oturdum biraz güldüm biraz şaşırdım diyemeden koşa koşa LAX uçağına kıl payı ile yetiştim tıpkı filmlerdeki gibi, Heathrow'da uzun bir kuruk vardı ve ben eğer 8 dakika içinde uçak kuyğuna giremessem bidahaki uçağı bekleyecektim ki o sırada bir ingiliz güvenliğine derdimi anlatabildim ki çok zordurlar beni sıranın en sonundan alıp en başına aldı ve ayakkabılarımı bile giyemeden resmen ayakkabılarım elimde koşarak trene bindim koca havalimanında uçağımın pronuna varabildim koştum koştum koştum ter su içinde uçağa bindim o yorgunluğun üstüne bir viski aldım :)
LAX a inerken hala gündüzdü ( saat farkı geride ) heryer okyanus ve inanılmaz düzgün bir şehir.. neyse orada bir süre bekledim sonra Honolulu uçağı için shuttle American Airlines ile Honolulu uçağına bindim, fena bir uçaktı otobüs gibi hatta daha kötü :)) neyse yaklaşık 6 saat uçtuktan sonra akşam 9 gibi adanın ışıkları göründü ve yaşasın dedim, büyük bir heyecanla inmeyi bekledim kalbim acayip atıyordu sesini duyabiliyordum.. Island Colony için yine shuttle kullanmam gerekiyordu kalıcağım otel, Rabbit Hawaianla çok zevkli bir yolculuk geçirdim 10dolara beni otelime bıraktılar:)
Otelin kapısındayım oda sahibini aradım aşaya indi.. yaşlı uzunboylu bir amerikalı beni odama çıkaracak çok heyecanlıyım odamı çok merak ediyorum.. asansöre bindik 42. numaraya en üst kata bastı ve bana dediki çok şanslısın sana bu odayı ayırdım :))))) ben tepkimi anlacak kelime bulamıyorum.. odaya girdim balkona çıktım felaket bir manzara işil işil...
